Başbakan
Davutoğlu Hükümetleri ve 10. Kalkınma Planında gündeme getirilen, İstanbul ve Ankara gibi
büyükşehirlerde Taksim ve Kızılay gibi kent merkezlerine girişin paralı hale
getirilmesi uygulaması Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yeniden
tartışmaya açıldı. Her ne kadar Türkiye’de kentlerin ulaşım planlaması ve
ulaşım planlarının uygulanması, ulaşım planlarına uygun olmayan kentsel gelişme
ve kentlerin büyümesi, kentlerin yerleşik alanlarında kentsel dönüşüm projeleri
ve imar planı değişiklikleri gibi sebeplerle nüfus yoğunluğunun sürekli
arttırılması gibi konular yapısal sorunlar olmaya devam etse de çağdaş dünya
kentlerinin bazılarında uygulanan bu tür araçların tartışmaya açılması anlamlı
sayılabilir. Ancak, bu tartışmanın sağlıklı yürütülebilmesi için dünya deneyiminin
tam olarak incelenmesi gerekiyor. Bunun içinde bilinen adıyla sıkışıklık harcı (congestion charging) ile ilgili bazı temel bilgileri ele almak yararlı olacaktır.
Sıkışıklık Harcı ya
da Sıkışıklık Fiyatlandırması Nedir?
Sıkışıklık
harcı, trafik yönetiminde günün belli saatlerinde kentin trafik sıkışıklığı
yoğun bölgelerine giren motorlu araçlardan belli bir harç alınması
uygulamasıdır. Bu uygulama ilk başladığında trafik görevlileri tarafından ücret
tahsil edilmesi sağlanmış, daha sonra teknolojinin gelişmesi ile birlikte
elektronik fiyatlandırma ve otomatik tahsil sistemleri geliştirilmiştir.
Sıkışıklık
harcı uygulamasının temelde üç amacı olduğu görülmektedir. Bunların birincisi
motorlu araç sürücülerini seyahat alışkanlıklarını değiştirmeye teşvik ederek
belirli bölgelerdeki trafik sıkışıklığını azaltmaktır. İkinci olarak elde
edilen gelirin toplu taşım ve altyapı yatırımları için kullanılması hedeflenir.
Üçüncü olarak da yüksek hacimli trafiğin dağıtılması yoluyla yerel hava
kirliliğinin azaltılması ve dolayısıyla halk sağlığının geliştirilmesi arzu
edilmektedir.
Uygulama
ilk kez 1975 yılında Singapur’da başlatılmıştır. Ardından 2003’te Londra,
2006’da Stockholm ve 2008’de Milan’da sıkışıklık harcı uygulamasına
geçilmiştir. New York gibi birçok kentte de benzer uygulamaya geçilmesi
tartışılmaktadır. Harcın uygulamaya geçirildiği örneklerde farklılıklar
bulunmaktadır. Örneğin Singapur’da tüm gün için standart araçlarda 3 Singapur
doları tahsil edilmekte, araç büyüdükçe alınan ücret artmaktadır. Londra’da
sadece mesai günleri mesai saatlerinde uygulanmakta, karbon salınımı düşük
araçlardan ücret alınmamaktadır. Stockholm’de sabah ve akşam zirve saatlerde
ücret tahsil edilmekte, hem şehir merkezine girişte hem de çıkışta ücret
alınmaktadır. Milan’daki uygulamada belli emisyon standartlarının altında kalan
araçların girişi tamamen yasaklanmıştır. Ancak, çeşitli sebeplerle uygulama New
York, Edinburgh, Manchester, Hong Kong gibi birçok şehirde de tartışılmış ve ya
yapılan referandumlar sonucunda ya da faydaları konusunda yeterli veriye
ulaşılamaması sebebiyle rafa kaldırılmıştır.
Dünyadaki
Uygulamalarda Kamuoyu Ne Düşündü Sonra Ne Oldu?
Sıkışıklık
harcının gündeme getirildiği tüm ülkelerde yoğun tartışmaların yaşandığı
görülmektedir. Neredeyse tüm örneklerde yapılan anketler kamuoyunun başlangıçta
bu uygulamaya çok sıcak bakmadığını göstermiştir. Ancak, uygulama başladıktan
sonra destekçilerin oranı artmıştır. Tartışmalardaki çekincelerin başta
gelenleri, uzun vadede sıkışıklık harcının gerçekten fayda sağlayıp
sağlamayacağının bilinmemesi, sistemin uygulanması için kamu kaynağı gerekmesi,
elde edilecek kaynağın nasıl kullanılacağı ve denetimi, uygulamanın kent
merkezlerini ve merkezdeki yerel ticareti nasıl etkileyeceğine ilişkin
kaygılardan oluşmaktadır.
Uygulama
başladıktan sonra uygulamadan önemli faydalar elde edildiği görülmüştür. Tüm
örneklerde sıkışıklığın %20-30 arasında azaldığı, toplu taşım kullanımında
%7-10 artış görüldüğü, hava kirliliğinin %10-20 arasında azaldığı ve merkezdeki
yolculukların göreli olarak hızlandığı tespit edilmiştir. Ciddi kaynaklar elde
edilmiş, ancak elde edilen kaynakların sürücülerin tercih ettikleri alternatif
yollar için gereken yatırımlara gittiği eleştirisi dile getirilmiştir. Sıkışıklık
harcının yerel ticareti olumsuz etkilediğine ilişkin somut veriler ortaya
konmamıştır. Ancak, yine tüm örneklerde, sıkışıklık harcı uygulamasından en
fazla beş yıl sonra harç öncesi sıkışıklık düzeyine geri dönüldüğü
görülmektedir. Uygulama sonrası anketlere bakıldığında kamuoyunun bakışında da
çok ciddi değişimler olduğu gözlemlenmemiştir.
Sıkışıklık Harcı
mı Köklü Çözümler mi?
Birçoğu
sağlıklı işleyen ve gelişmiş toplu taşım sistemlerine sahip, ulaşım planlarıyla
yatırımları yönlendirilen kentlerde bile sıkışıklık harcının ciddi faydalar
sağlayıp sağlamadığı konusunda önemli tartışmalar bulunmaktadır. Bu
tartışmalarda ilginç olan, sıkışıklık harcının merkezi hükümetin bir politikası
olarak değil asıl olarak kentlerin kendisinin yerel bir tercihi olmasıdır. Yani
kentler bu uygulamayı kendi kamuoylarının gündemine getirmiş, tartışmış, kabul
etmiş ya da vazgeçmiştir. Tartışmaların vardığı sonuç ağırlıklı olarak
sıkışıklık harcının bir pansuman tedbir olduğu yönündedir. Çevre ve trafik için
çok kısa vadeli ve geçici bir iyileştirme sağlanmaktadır. Bu sebeple dünyadaki
kentler alternatif ve köklü çözümlere yönelmektedir. Örneğin, Helsinki yirmi
yıl içinde otomobilsiz kent olma hedefini önüne koymuştur. Benzer şekilde toplu
taşım yöntemlerini, bisiklet otobanlarını tartışan, ulaşım planlamasında önemli
mesafeler kat eden kentler bulunmaktadır. Açıkçası, sıkışıklık harcı yirmi yıl
öncesinin bir uygulamasıdır ve çözüm olarak değerlendirilmekten çoktan
çıkmıştır.
Türkiye’de
Sıkışıklık Harcı Uygulanmalı mı, Uygulanırsa nasıl uygulanmalı?
Ulaşım
ve trafikte kentsel büyüme ve gelişme süreçlerine bağlı olarak yapısal
sorunları olan Türkiye, esas olarak köklü ve yapısal önlemler almak
durumundadır. Bu önlemlerin ulaşım ve kent plancılarının bilimsel tespitlere
dayalı olarak ortaya koydukları, sağlıklı ulaşım planlamasına ve akılcı ulaşım
yatırımlarına, yaşanabilir kentler için planlamaya dayalı olarak kent
merkezlerini etkin toplu taşıma ve yaya ağırlıklı hale getirme, ulaşımda enerji
verimliliğini arttırma, işyeri konut seyahat sürelerini ve mesafelerini azaltma
odaklı olduğu uzun zamandır bilinen bir gerçektir. Bu sorunların yanı sıra
Türkiye kısa dönemli bir önlem ve yerel yönetimlerin kaynak sorununa yanıt
olmak üzere bir pansuman tedbir olarak sıkışıklık harcını uygulayabilir. Ancak,
bu uygulamanın dayandırılması gereken temel bazı ön koşullar olduğu
görülmektedir:
- Sıkışıklık harcı uygulaması ulaşım planı ile bir bütün olarak uygulanmalıdır. Ulaşım planında sağlıklı bir yere oturtulmayan uygulama bekleneni veremeyebilir.
- Uygulamada kentin yerleşik dokusu dikkate alınmalıdır. Bilgisayar modelleri ile kullanılabilecek alternatif yolların varlığı ve oluşacak fazladan trafik yükü hesaplanmalıdır. Aksi takdirde beklenmeyen zincirleme tıkanıklıklar yeni popülist yol yatırımlarına sebep olabilir. Bu da kamu kaynaklarının israfına sebep olabilir.
- Türkiye ve kentler, sıkışıklık harcı gibi kısa vadeli çözümlerin yanı sıra çevre, kentsel yaşanabilirlik ve sağlıklı kent merkezlerinin gelişimi gibi konuları öne çıkaran köklü, yaratıcı ve yenilikçi ulaşım çözümlerini de gündeme almalı ve desteklemelidir. Yenilenebilir enerjilerin kullanımı yayalık ve bisiklet yolları, akılcı toplu taşım yatırımları popülist yol yatırımlarının önüne geçmelidir.