Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

4 Temmuz 2016 Pazartesi

HAVAGAZI FABRİKASI RANT ODAĞINA DÖNÜŞÜRKEN



Yaklaşık on yıl önce bir sabah uyandığımızda Ankara’nın yitik yılkı atlarından birisinin daha vurulduğunu öğrenmiştik. Kiminin “ne zaman kaldıracaklar canım bu mezbeleliği” diye suratını buruşturarak baktığı, kiminin de çocukluk anılarında yer etse de ne anlamı olduğunu bilmediği, yalnızca küçük bir azınlığın, onlarda mesleklerinden dolayı tanıdıkları Havagazı fabrikası artık yerinde yoktu. Dönemin Koruma Kurulu tıpkı bir zamanlar Kızılay Binasının yıkılmasında olduğu gibi Havagazı Fabrikasını koruyan, dozer kepçelerinin iştahını gemleyen tescil kararını kaldırmıştı. Aynı gece yarısı çalışmaya başlayan Büyükşehir Belediyesinin kepçeleri bu mezbeleliği(!) ortadan kaldırmışlardı. TMMOB’a bağlı meslek odalarının yönetimleri olarak bir avuç Ankaralıyla birlikte yıkım devam ederken yaptığımız bası açıklamaları, sonrasında açılan davalar ne yazık ki kaçınılmaz sonu engelleyememişti. Sonrasında tarih, anılar, sanayi mirası, belleklerdeki görüntü dümdüz edilmiş yatıyordu aynı yerde. Üzerine asfalttan bir örtü serilmişti insaflıca, belki de üşümesin diye…

Havagazı ve Elektrik Fabrikalarının düzlenen alanına ustaca bir manevrayla olayın hemen öncesinde yerlerinden edilen eski Maltepe Pazarı esnafı getirilmişti. İller Bankası mülkiyetinde Malltepe Park adlı avm’ye dönüştürülen alandan uzaklaştırılan tezgâh başı esnafı, “size eski Havagazı Fabrikasında yer yapacağız” denilerek sakinleştirilmişti. Gerçekten de öyle oldu. Önce esnafa kooperatif kurduruldu, tabi bu süreçte kim Maltepe pazarı esnafı kim değil, kooperatif üyeleri kimler olacak konusunda ciddi bir doğal seçilim süreci de yaşandı. Denilen o ki, zaten dışarıda dükkânları bulunan sermaye sahipleri bu kooperatifin rantına ortak oldular. Derken, Havagazı Fabrikasının yerine garip, derme çatma labirentvari bir kapalı Pazar oturtuldu.

Ama ne havagazı fabrikası ne de eski Maltepe pazarı iflah olmadı. Sanki endüstri mirasının ahı tutmuştu. Önce Malltepe Park AVM battı. Çankaya Belediyesine devredildi. Şimdilerde onlar da satışa çıkarmışlar. Havagazı Fabrikasının yerine konan esnaf da aradığını bulamadı. Dışarıdaki avm enflasyonu ve internet satışları onların devrini çoktan kapatmıştı. Kimse ucuza Rus ve Çin mali aramıyordu artık. Zaten belediye de Ulus esnafı ile birlikte onları da AŞTİ’de yapacakları büyük bir çarşıya taşıyacaklarını ilan etmeye başlamıştı. Şehre iki büyük yeni otobüs terminali kurulacaktı doğu ve batı olmak üzere. Eski AŞTİ’yi de bir senaryoya oturtmak lazımdı. Ayrıca, Ulusta yapılacak çarşı yıkımlarına karşı tepkileri azaltmak gerekirdi. AŞTİ’ye taşıma bahanesiyle nasıl olsa başka bir doğal seçilim sürecinde gerekli ayıklamalar yapılacaktı. EGO’nun doğalgaz ayağının skandallarla dolu, dönemin Başbakanının bile fiyatını az bulduğunu açık bir şekilde ifade ettiği pazarlıklarla özelleştirilmesi ile birlikte de Havagazı Fabrikası alanının imar rantı hasadına uygun hale getirilmesi için gerekli zemin hazırlandı. Tüm bu zincirleme senaryonun sonunda bir yerlerde bir imar planı değişikliği ile birlikte, Havagazı Fabrikası alanına gökdelenlerin yapılabileceği bir yapı yoğunluğu getirildi. Ticaretin rantı artık inşaat rantının yanında cüceleşmişken, Maltepe bölgesinde yeni bir dönüşüm dalgasının anahtarı kilidinde dönmeye başlamıştı bile. Endüstri mirası, altyapı, kent merkezine gelen trafik yükü, merkezde kalan son konut alanlarından birisinin geleceği gibi konular sadece bizim gibi plancıların, mimar ve mühendislerin sohbetlerinde kalmıştı.

Tüm bunlar olurken ekonomik gerekçeler hazırdı. AOÇ’ye gerek yok, artık arpa buğday mı üreteceğiz? Havagazı mı kaldı fabrikasını koruyalım, artık kavga ettiğimiz Rusların doğalgazı var! Bir başkent bu kadar hafızasız, bu kadar geçmişinden kopuk olma lüksüne sahip midir? Oysaki sanılanın aksine Ankara 1900’lerin başlarından beri Anadolu’nun önemli tarımsal sanayi kentlerinden biri olagelmiştir. 1892’de İstanbul-Bağdat demiryolu hattının Ankara istasyonunun açılışıyla birlikte Ankara’da tren yolu etrafında sanayi odakları oluşmaya başlamıştır. Bu odakların en önemlisi bugünkü Celal Bayar Bulvarının kuzey ve güneyinde oluşmuştur. Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte bu sanayi odakları daha da gelişmiş, bugünkü Sıhhiye ile Maltepe arasında kalan bölgede kentin enerji ihtiyacını karşılamak üzere bir havagazı fabrikası ve elektrik santrali kurulmasının ardından un, makarna, lokomotif, oksijen, soğuk hava, buz ve bira fabrikaları kurulmuştur. Ancak zaman içinde 1960’lı yıllardan başlayarak kent içinde karayolu taşımacılığına ağırlık verilmesi ile birlikte bu bölgedeki sanayi gerilemiş, fabrikalar kapatılmıştır. En son olarak da 1990’da havagazı fabrikası ve elektrik santrali üretimi durdurmuştur. Bu gelişmelerin sonucu Ankara için ağır olmuştur. Var olan sanayi odağının yok olmasıyla birlikte Ankara, ağırlıklı olarak devletin ve hizmetlerin kenti haline gelmiştir. Plansız kentsel gelişmenin sağladığı olanaklarla birlikte gerçek anlamda ekonomik değer üretmeyen arsa spekülasyonu ve ihtiyacın fazlası konut üretimi neredeyse en ağırlıklı sektörler haline gelmiştir. Devletin çok büyük destekler verdiği savunma sanayisi ve birkaç sektör dışında Organize Sanayi Bölgeleri bile rant beklentisi ekilerek kurulmaktadır.
Maltepe Havagazı Fabrikası ve Elektrik Santrali Neden Korunmalıydı?
  • Havagazı Fabrikası ve Elektrik Santrali özgün endüstriyel mimarileri ile Ankara’nın bir zamanlar bir demiryolu ve sanayi kenti olduğunun göstergesi olan son yapılardır. Çağdaş dünyada bu tür yapılar korunmakta, özgün mimari eserler olarak yeniden işlevlendirilerek kente kazandırılmaktadır.
  • Havagazı Fabrikasının bulunduğu alan kent merkezi içinde arazi kullanımı, ulaşım ve büyüklük açısından hasiyetle ele alınması gereken bir konumdadır. Bu alana yüksek yoğunluklu kullanımlar getirilmesi kent merkezindeki arazi kullanım dengesini ve ulaşım yapısını bozacaktır.
  • Havagazı Fabrikası ve Elektrik Santralinin korunarak ve çevresindeki yaklaşık 6 Hektarlık Alanın planlı bir şekilde kültürel kullanımlarla yeniden işlevlendirilerek kente kazandırılması Maltepe ve Sıhhiye bölgesinin çöküntüleşmesini yavaşlatacak, kent merkezinin güçlendirilmesini sağlayacaktır. CER Modern benzeri kullanımlar başkentte bu tür bir alana ne kadar ihtiyaç duyulduğunun göstergesidir.
  •  Bu tür endüstri yapıları mimari açıdan esnek ve yeniden kullanıma uyumlu olduklarından bulundukları bölgenin gelişiminde itici güç oluşturmaktadır.





Gökdelenler Yerine Neler Yapılabilirdi?
  • Havagazı fabrikası ve elektrik santralinin bulunduğu alanın korunarak kente kazandırılması ve yeniden işlevlendirilmesi için katılımcı bir süreçle koruma planı yapılmalıydı.
  • Bölgenin yeniden kullanımına ilişkin olarak bölgenin teknolojik ve sosyal tarihi yorumlanarak projeler üretilmeliydi.
  • Bölge planlanırken fabrikaların etrafındaki duvarlar, TEDAŞ ve EGO binaları kaldırılmalı yaya ağırlıklı yeşil alan kullanımları ve yeşil alanlarla tarihi endüstri bölgesinin alt alanları arasındaki ilişki kurulmalıydı.
  • Fabrika binaları için bir an önce restorasyon projeleri hazırlanmalı, bu binaların kent içinde önemli nirengi noktaları ve simge mekânları olması için çalışmalar yapılmalıydı.
  • Fabrikaların bulunduğu bölge ile bütünlük oluşturan Atatürk Kültür Merkezi Alanındaki projeler bir an önce hayata geçirilmeli, Hipodrom-Opera-Sıhhiye aksı rekreatif kültür aksı haline getirilmeliydi.
  • Fabrika bölgesi ile Ankara Garı ve tarihi istasyon mekânları arasındaki ulaşım ilişkileri güçlendirilmeliydi

Fabrika Binaları İçin Önerilerimiz Neler Olabilirdi?

Fabrika binalarının yeniden işlevlendirilmesi için meslek odaları ve kent yönetimlerince “sanayi müzesi”, “Sanat müzesi” gibi öneriler geliştirilmiş ancak hayata geçirilmemiştir. Yine de bu önerileri tekrarlamakta fayda var:
  •  Çağdaş dünyada bu tür yapıların üzerine titrenmekte, bu tür yapılar restore edilerek kentlerin dünya çapında tanınmasını sağlamaktadır. Örneğin Londra’daki Bankside Elektrik Santrali “Tate Modern” isimli dünyaca ünlü modern sanat müzesine dönüştürülmüştür. Benzer şekilde İstanbul’daki Gaz santralleri de restore edilerek kültür merkezlerine dönüştürülmektedir. Yine İstanbul’daki tarihi Feshane Binası İstanbul Modern Müzesine dönüştürülmüştür. İstanbul Modern’deki Picasso Sergisini bütün Türkiye’den yüz binlerce insan ziyaret etmiştir. Tate Modern’i yılda yaklaşık 5 milyon turist ziyaret etmektedir. Havagazı fabrikası da restore edilerek Ankara’nın çok ihtiyaç duyduğu bir modern sanat, teknoloji ya da sanayi müzesine dönüştürülebilirdi.
  • Ana fabrika yapıları kültürel etkinlikler için (müze, sergi salonu, konser salonu, sinema-tiyatro salonları, atölyeler vb.) diğer endüstri yapıları da (vinç, soğutma kulesi vb.) endüstri tarihini sergileyecek bir açık hava müzesi şeklinde restore edilebilir. Bacalar ise devasa kentsel imgeler ya da heykeller olarak restore edilebilirdi.
  • Fabrikayı çevreleyen alan rekreasyon amaçlı ve tarihi binalarla uyumlu kültürel binalar için kullanılabilirdi.

 Her geçen gün Ankara’nın ve cumhuriyetin kimlik mekânlarını dolar yeşiline ve rant alanlarına dönüştürmek isteyen çabalar daha da sinsileşmekte, yoğunlaşmaktadır. Bir gün gelecek Ankara kentinde Ankara’nın tarihini hatırlatan hiçbir mekân kalmayacak, Ankara derin uykudaki bir yatakhaneye dönüşecektir. Bütün bunların olmaması için Ankara’daki kent yönetimleri kültürel mirastan ellerini çekmeli, bizler de onları korumak için elimizden geleni yapmalıyız. Yoksa korkarım bir dahaki ay vurulan yeni bir mirasın hikayesini, “neler yapılabilirdi”’lerini, kaybolan yeni bir havagazı binasını yazmak zorunda kalacağım. Ve ben bunu istemiyorum…

Hiç yorum yok: