Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Ocak 2013 Salı

ANKARA’NIN HAYALET YAPILARI



Tüm dünyada kentlerde inşasına başlanan ama çeşitli sebeplerle tamamlanamayan ya da kent yaşamında kullanıma sokulamayan birçok proje alanı, bina ve yapı bulunmaktadır. Bunların arasında Yeni Zelanda Parlamento Binası, İskoçya Ulusal Anıtı, Rusya’da Yekaterinburg Televizyon Kulesi, Londra’daki Binyıl Kubbesi gibi örnekler sayılabilir. Bu yapıların tamamlanamamasının ya da kente kazandırılamamasının ardında, kaynak yetersizliği, plansız yapılaşma, siyasi otorite değişikliği, doğru işlevlendirme yapılmaması gibi birçok sorun bulunmaktadır. Bu sorunlar sonucunda kent içerisinde kentsel yaşamı kesintiye uğratan, kentsel kaynakların heba olmasına sebep olan “hayalet yapılar” ortaya çıkmaktadır. Çağdaş kent planlaması bu sorunlu proje alanlarının ve yapıların ortaya çıkmasının sebebini katılımcı, demokratik kent yönetiminin ve akılcı yatırım planlamasının bulunmamasına bağlamaktadır.

Son yıllarda Ankara Kentindeki hayalet yapıların sayısının arttığı görülmektedir. Özellikle kent yönetimlerinin herhangi bir fizibilite, işlev analizi, maliyet analizi, proje döngüsü planlaması ve şehircilik analizi yapmaksızın çeşitli amaçlarla kentin farklı noktalarında inşa ettikleri Eskişehir Yolu Üzerindeki “Demirkafes”, Gökkuşağı ile Samanyolu Tesisleri ve “Cumhuriyet Kulesi” benzeri yapılar bu hayalet yapıların en belirginleri olarak öne çıkmaktadır. Bu yapılara ilişkin tartışmalar hem Ankara’nın çok önemli ulaşım aksları ve merkez alanlarındaki kentsel gelişmeyi sağlıksız etkilemekte, hem de yerel siyasetin enerjisini boşa harcamaktadır.

Hayalet Yapıların Ortak Özelliği: Plansız Yatırımlar

Ankara Kentindeki bu hayalet yapıların en temel ortak özellikleri, herhangi bir kent planlama ve yatırım planlama süreci yaşanmadan alınan kararlarla ortaya çıkmış olmalarıdır. Kent içerisinde önemli bir ulaşım aksı üzerinde ya da arazinin değerli olduğu bir konumda dikkat çeken kamu arazilerinin belediyeler tarafından kaynak yaratmak üzere kullanılmak istenmesi temel çıkış noktasını oluşturmaktadır. Ancak, çoğunlukla bu arazilerin kullanımı için etki değerlendirme analizleri ve bütüncül planlama çalışmaları yapılmadığından, arazi üzerinde yapılmak istenen yapının çevresi ile ilişkileri, düşünülen işlevin o bölgede yaşayıp yaşamayacağı, kentsel kamuoyunun tepkileri öngörülememektedir.

Hayalet yapılar çoğunlukla parçacı ve noktasal mevzi imar planı değişiklikleri ile yasallaştırılmaya çalışılmaktadır. Yapılan bu imar planı değişiklikleri kentsel kamuoyunda ciddi tepki toplarken eldeki kaynaklar tüketilene kadar inşaat devam etmektedir. Açılan davalar ve tepkiler yapılan hülle plan değişiklikleri ile savuşturulmaya çalışılmaktadır. Ancak, bu çabalar sonucu değiştirmemektedir. Ankara’nın değişik yerlerinde kağıt üzerinde yasallaştırılmaya çalışılan ancak kentle bir türlü bütünleşemeyen, işlevsel olarak kullanılamayan hayalet binalar ortaya çıkmaktadır.

Hayalet Yapılarda Akılcı Olmayan Kaynak Kullanımı

Bu yapıların temel sorunlarında birisi de belediyelerin kıt kaynaklarının önemli bir kısmının bu yapıların inşasında çağdaş işletme yaklaşımları olmaksızın kullanılmasıdır. Çoğunlukla nakit akışı, kaynak kullanım verimliliği gibi unsurlar dikkate alınmaksızın inşaat başlanmakta ve verimsiz yatırımlar ortaya çıkmaktadır. Kaynağın bitmesi ile yapılar yarım kalmakta, kaynak temini için yeni imar planı değişiklikleriyle yapının bulunduğu kamu arazilerinin özel sektöre aktarılması gündeme getirilmektedir. Bu durum beraberinde kentin hiçbir yerinde olmayan ayrıcalıklı imar haklarının tanınmasını da beraberinde getirmektedir. Kimi zaman da ortaya çıkmış bu yapılara sonradan işlev kazandırılmaya çalışılmaktadır. Her iki durumda da hayalet yapılar kalıcılaşmakta, kentsel alanda kente kazandırılamayan alanlar artmaktadır.

Hayalet Yapıların Kente Getirdiği Dolaylı Yükler

Kentle bütünleştirilemeyen bu yapıların Başkent Ankara’ya yüklediği görünmeyen yükler bulunmaktadır. Örneğin, uzun yıllar boyunca Demirkafes önünde Eskişehir Yolunun dört şeritten 3 şeride inmesi, aynı bölgede Çukurambar’dan Eskişehir Yoluna katılımların dar bir yoldan yapılmak zorunda kalması Eskişehir Yolundaki taşıt trafiğini hala olumsuz etkilemektedir. Bu tür görünen sorunların yanı sıra, yapı yoğunluklarının artması, ulaşım akslarının taşıma kapasitesinin aşılması, arazi fiyatlarının aşırı artması, kentsel rant beklentilerinin yükselmesi ve sonuçta altyapı yatırımlarının maliyetinin yükselmesi gibi sorunlar da yaşanmaktadır.

Tüm bunların yanı sıra, Başkent Ankara’ya uluslar arası anlamda tanınan bir kent kimliği ve imge kazandırma potansiyeli bulunan bu alanlarda hayalet binaların varlığını sürdürmesi başkentlik işlevlerinin sürdürülmesi açısından da önemli sorunlar yaratmaktadır.

Peki Ne Yapılmalı?

  • Ankara Kentinde kamu arazileri üzerinde yapılacak büyük kamusal yapıların ve kamu projelerinin planlandığı bir “kamu yapıları ana planı” oluşturulmalıdır. Bu ana plan kentteki tüm paydaşların görüşlerinin alındığı bir ortak akıl süreciyle oluşturulmalıdır.
  • Bu planla, kentte kamu yapıları inşa edecek olan kamu kurum ve kuruluşlarının eşgüdümü sağlanmalı, hayalet binaların kente kazandırılma stratejileri geliştirilmelidir.
  • Bu tür alanların kente kazandırılması birer fırsat olarak kullanılmalı, uluslar arası tasarım yarışmaları açılarak fikir zenginliği sağlanmalıdır.
  • Bu ana planla, kentte yapılacak kamu yatırımlarında proje yönetim planlaması, kentsel etki değerlendirme analizi ve kentsel işlev analizi zorunlu kılınmalıdır.
  • Kentteki hayalet yapıların gerektiğinde açık yeşil alanlara dönüştürülmesi sağlanmalı, özellikle kent merkezindeki bu tür alanlarda kentsel kamusal mekanlara dönüşüm sağlanmalıdır. 



Bu önlemlerin alınması özellikle Başkent Ankara için büyük önem taşımaktadır. Kent merkezinin çöküntüleşmesi, ana ulaşım akslarının aşırı yüklenmesi, başkentlik işlevlerinin zayıflaması gibi sorunların çözümünde ana düğüm noktalarından birini bu tür hayalet yapılar oluşturmaktadır. Bu sorun karşısında Ankara’daki kent yönetimlerinin bir araya gelmesi Başkent Ankara’nın geleceği açısından simgesel anlam taşımaktadır. 

17 Ocak 2013 Perşembe

İSİMKÖRÜ



Gökkuşağında renk körü,
gündüz gözü.
Gecenin görüneninde,
zifir önü.
Ellinin körü!
Elli kere kördü,
kördüğümdü gördüğü…

Ona öğretilen isimleri unutalı çok oldu.
Cümleler sözcüklere,
Sözcükler hecelere,
Heceler harflere döndü.
Harfler rabıtasız seslere.
Sahipsiz isimler dünyasında gördüğü
bir uğursuz kuru gürültü…

Ona öğretilen isimlere köreleli çok oldu.
O gelmeden gitmişti bazıları,
bazıları ona yetişemedi.
Bazıları kuşattı her yanını,
sıkıyor gırtlağını.
Kalabalık bir yalnızlıkta tanıyor artık,
Bir vefasız diyarı.

Ona öğretilen isimlere küseli çok oldu.
Bazısında söyleyen,
bazısında söylenen,
bazısında söylendiği yer gurbet.
Günlerinin içi almadı bazılarını,
kustu kaldırımlara gerisin geri.
Hafifleyen sokakların izlerini.

İsimkörü artık.
Meleklere isimleriyle,
eşyaya ağırlığıyla,
rüyalara halleriyle hitap edemiyor.
Artık o isimleri değil,
isimler onu sürüyor. 
Dipsiz rüzgarlara katıp.