15
Temmuz darbe girişiminin en tartışmalı kararlarından birisi kent içerisinde yer
alan askeri yasak bölgelerin ve askeri tesislerin kent dışına taşınması
kararıydı. Bir yandan askeri açıdan bu tür bir karar almanın uzun vadeli ulusal
güvenlik açısında gerçekten fayda sağlayıp sağlamayacağı üzerine çelişkili
iddialar ortaya atılırken bir yandan da boşaltılan askeri bölgelerinin FETÖ
dışındaki cemaat ve sermaye gruplarına aktarılacak rant projeleri için
kullanılabileceği, dolayısıyla yeni tehditlere kapı açacağı kaygıları ifade
edildi. Ancak, OHAL sürecinde her iki konu da derinlemesine tartışılamadı.
Aslında boşaltılan askeri bölgelerin ve arazilerin ne olacağının dünyadaki
örnekler ve çağdaş kent planlaması açısından ele alınması gerekmekte. Bu tür
bir bakış açısı geliştirilebilirse askeri alanların Türkiye ve kentlerimiz için
bir fırsat haline dönüştürülmesi mümkün olabilir.
Askeri
alanlar düşünüldüğünde Başkentlik işlevi sebebiyle bu durumdan en fazla
etkilenecek olan kentin Ankara olduğu görülmektedir. Yerleşik alanın neredeyse
%12’lik kısmı askeri alanlardan oluşan, bu sebeple de yapılan yeşil alan
hesaplamalarında çoğunlukla Türkiye’deki diğer kentleri geride bırakan Başkent
Ankara’da askeri alanların nasıl ele alınacağı çok kritik bir öneme sahip. Yapılan
araştırmalar, askeri amaçla kullanılan ve tahsis edilen arazilerin %70’e
yakınının da 1 Hektar yani 10 000 m2 ve üzerinde büyüklükte olduğunu
göstermektedir. Yapılacak planlama ve uygulama hataları, rant odaklı projelerin
öncelik kazanması fırsat olabilecek bir düzenlemeyi Ankara’nın geleceği için
bir kabus senaryosuna dönüştürebilir. Bu sebeple öncelikle Ankara’da askeri
alanların ele alınmasında kaçınılması gerekenleri sıralamak gerekir:
1Ankara’da Boşaltılan Askeri Alanları Ele Alırken
Kaçınılması Gereken Dokuz Kusurlu Hareket:
a. Askeri
alanların tam ve düzgün bir envanteri çıkarılarak, arazi nitelikleri ortaya
konularak yola çıkılmalıdır. Bu envanter kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Askeri
araziler haritadaki boş arazi olarak ele alınmamalıdır. Bu da ciddi bir analiz
gerektirir. Bu tür bir analiz yapmadan yola çıkılırsa yıllardır ordu tarafından
korunmuş değerler ve arazi varlığı kamuoyu denetiminden uzak bir şekilde
ortadan kalkabilir. Bu amaçla coğrafi bilgi sistemleri kullanılmalı, mikro
düzeyde ekolojik hassasiyet ve peyzaj değeri haritaları hazırlanmalıdır.
b. Askeri
alanlar parça parça belki yüzlerce araziden oluşan bir bütündür. Bu araziler
parçalanarak lokma lokma yutulacak bir ganimet olarak görülmemeli, Başkent
Ankara’nın çözülemeyen sorunları için fırsat olarak görülmelidir. Bunun için
bilimsel analizlere dayalı bütünsel ele alış ve planlama şarttır. Kapatılan
Ankara İl Özel İdaresinin mülklerinin el yordamıyla kamu kurumlarına
dağıtılması gibi bir yöntemden kesinlikle uzak durulmalıdır. Bu tür yöntemlerin
yarattığı hukuki sorunlar çözümsüzlüğünü korumaktadır.
c. Kamu
arazilerinin mülkiyet açısından birçok türü bulunmaktadır. Başkent anayasa ile
tanımlanmış en önemli kentimizdir. Bu kentin kaderini etkileyecek büyüklükteki
bu araziler, çeşitli kamu kurumlarına tahsis, kiralama, devir, mülk verme
yerine topyekun hazine arazisi olarak tescil edilmeli, mülkiyet
parçalanmasından kaçınılmalı gerekirse bunun için yasa çıkarılmalıdır.
d. Askeri
arazilerin “nasıl olsa kamu” mantığıyla kamu kurum ve kuruluşları ile STK’lara
devrinin önüne geçilmelidir. Geçtiğimiz dönem FETÖ’nün palazlanmasının ve kentsel
kamusal alanların talan edilmesinin en önemli kaldıraçlarından birisi bu tür
bir tutum olmuştur.
e. Askeri
araziler boş arazi diye düşünülerek üst ölçek planlara ve ulaşım planlarına
dayanmayan günü birlik ulaşım ve altyapı projeleriyle parçalanmamalıdır. Bu tür
teknik altyapıların yapılması için doğal eşik analizleri yapılmalı, kent bütünü
planlara dayandırılmalıdır.
f. Kentte
bugüne kadar yapılmış yanlış uygulamaların, özellikle de imar planı
değişiklikleriyle oluşturulmuş çok yüksek nüfus ve yapı yoğunluklarının
meşrulaştırılması ve imar kanununun etrafından dolanılması için askeri alanlar
kullanılmamalıdır.
g. Askeri
arazilerin kent içinde “boş arazi” olarak görülmeleri en büyük hata olacaktır.
Bu arazilerin taşıdıkları doğal ve peyzaj değerlerinin bilimsel olarak tespit
edilmesi ve buna uygun koruma statülerine kavuşturulmaları çok önemlidir.
h. Tüm
ülkeyi etkileyen bir darbe girişimi sonrasında boşalan bu arazilerin karar
verme sürecinin tek adamlara devredilmesi çok yanlış olacaktır. Karar verme
süreçlerinde katılımcı mekanizmaların kurulması gereklidir.
i. Askeri
alanlar sadece boşalmış alan olarak görülemezler. Bu kadar büyük alanlar
dünyanın tüm aklı başında kent ve ülkelerinde kentin bütününün kaderini
etkileyecek niteliktedir ve kentin yeniden planlanmasını gerekli kılarlar.
Bu
önemli noktalar dikkate alındığında boşaltılan askeri alanların Başkent Ankara
için yeni bir planlama miladı olarak değerlendirilmesi, Ankara’nın geleceği
için yaşamsal görünmektedir.
Askeri Alanlar Dikkate Alınarak Başkent Ankara’nın Üst
Ölçekli Planları Gözden Geçirilmelidir
Dünyanın
herhangi bir kentinde bu derece büyük arazilerin bir anda sivil kullanıma
dönüştürülmesi, o kentin ve metropoliten alanın bütününün yeniden
planlanmasını, üst ölçekli planların yeniden gözden geçirilmesini
gerektirmektedir. Çünkü, bu kadar büyük arazi doğru kullanılmazsa kentin daha
öncekinden çok daha derin ve çözümsüz sorunlarla karşı karşıya kalmasına sebep
olabilecektir. Hali hazırda askeri araziler, Başkent Ankara’nın doğal hava
koridorları ve halk tarafından doğrudan kullanılmasalar da kent siluetinin
korunması için çok önemli bir işlev yerine getirmektedir. Her şeyden öte,
askeri araziler içerisinde nüfus yoğunluğu bulunmadığından dolayı, yapılan
birçok yanlış uygulamaya karşın, kentin içerisinde trafik yükünün artmasına
engel olmakta, kentsel altyapıyı aşırı yüklenmekten korumaktadır. Parçacı bir
yaklaşımla bu arazilerin peyderpey yapılaşmaya açılması ya da parçacı şekilde
planlanması her kent için olduğu gibi Başkent Ankara için de dönüşü olmayan
sonun başlangıcı olabilir. Yani askeri araziler birer “rant fırsatı” değil
“sağlıklı ve çağdaş planlama fırsatı” olarak değerlendirilmelidir.
Bu
amaçla, Başkent Ankara’nın üst ölçekli planlarının yenilenmesi, gözden
geçirilmesi ve bu çalışmalarda askeri alanların analiz ve kullanımlarının da
dikkate alınması gerekmektedir. Halen Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından
planlama çalışmaları yürütüldüğü duyumları alınan, Ankara İlinin bütününü
kapsayan 1/100 000 ölçekli çevre düzeni planı kapsamında bu tür bir yaklaşımın
hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla, Ankara kent
makroformunun bütünü ele alınmalı, askeri alanlar Başkent Ankara’nın yeşil ve
açık alan sistemlerinin yenilenmesi, enerji etkin bir kent oluşturmak, yaya ve
bisiklet kullanımı için önlemler almak, Ankara’nın akarsularının gün ışığına
kavuşturulması, yüksek sanayiye dayalı tarımsal inovasyon, yenilikçi rekreasyon
alanları gibi birçok amaç dikkate alınarak düşünülmelidir. Bu çalışmalar
yapılırken askeri alanların statüsü özel bir kapsamda ele alınmalı, bir koruma
statüsü belirlenmeli, Başkent Ankara’nın ihtiyacı olmayan konut ve avm benzeri
kullanımlardan uzak durulmalıdır. Ayrıca, bu alanların yönetiminde “alan
yönetimi” adı verilen korunacak alanlar için gerekli yönetsel yapı kurulmalı,
askeri alanların kamuoyu denetiminde kullanımı için bir “yönetim planı
hazırlanarak yürürlüğe sokulmalıdır. Böylelikle üst ölçekli planlama ve
yönetsel yapı açısından sağlıklı bir yapı ortaya çıkacaktır. Bu kapsamda askeri
alanların kullanımı için Başkent Ankara’nın kaderini değiştirebilecek “yeşil
kuşak” ve “yeşil koridor” benzeri projeler de yeniden canlandırılabilecektir.
Askeri Alanlar Yeşil Kuşak Kapsamında Nasıl
Değerlendirilebilir?
Başkent
Ankara’nın en kadim sorunlarından birisi, topografik çanak olarak adlandırılan,
çukur noktası Sıhhiye, kenarları kuzeyde Şentepe, Doğuda Mamak, Güneyde Çankaya
sırtları olan coğrafi yapısı içerisinde sıkışmış yerleşim yapısıdır. Çanak
içinde yapı ve nüfus yoğunluğunun artması trafik, ulaşım, altyapı ve hava
kirliliği gibi sorunları ağırlaştırmaktadır. 1970’li yıllarda Başkent
Ankara’nın 1990 ve sonrasının planlama çalışmalarını yürüten dönemin İmar ve
İskan Bakanlığına bağlı Ankara Metropolitan Alan Nazım İmar Bürosu yaptığı
çalışmalarda, Başkent Ankara’nın tüm etrafını saracak, askeri alanların bir
kısmı, Atatürk Orman Çiftliği Alanı, Hipodrom, Atatürk Kültür Merkezi, Gençlik
Parkı, Atatürk Bulvarı boyunca uzanacak bir yeşil kültür aksı, Abdi İpekçi ve
Kurtuluş Parkları, 50. Yıl Parkı ve İmrahor Vadisine kadar şehri boydan boya
bir yeşil koridor olarak geçecek bir yeşil kuşağın planlamasını yapmıştır.
Geçen yıllar içerisinde bu kuşağın şehrin dışındaki ağaçlandırma alanlarının
bir kısmı gerçekleştirilmişse de, Çayyolu ve Bağlıca gibi bazı bölgelerde
olduğu gibi önemlice bir kısmı imar planı değişiklikleriyle yapılaşmaya
açılmıştır. Yeşil kuşağın yeşil koridor kısmının gerçekleştirilmesine ise hiç
girişilmemiştir. Hatta 2014 Yılı yerel seçimlerinde Ankara Büyükşehir Belediye
Başkan adaylarının önerdikleri projelerde bu düşüncenin izlerini görmek mümkündür.
İşte
tam da bu noktada, Ankara’daki askeri alanlar çok kritik bir anlam
taşımaktadır. Askeri alanlar bu yeşil kuşak ve koridor projelerinin günün ve
dünyanın koşullarına uygun bir omurgasının oluşturulması için kullanılabilir.
Bu kapsamda aşağıdaki unsurlar düşünülebilir:
a. Üst
ölçek planlarda askeri alanların kenti bir boydan bir boya geçecek ve çevredeki
uydu yerleşmelerle kentin arasındaki sıkışıklığı çözecek bir yeşil kuşak ve
koridor olarak planlanması sağlanabilir.
b. Bu
kapsamda, yeşil kuşak ve koridor içerisinde Ankara’daki tüm üniversite ve
araştırma kuruluşlarının yaşamın her alanında yerleşim ve sanayi üretimi için
projeler üreteceği bir yaşam aksı tanımlanabilir.
c. Bu
yaşam aksı içerisinde biyo-çeşitlilik, enerji ve diğer alanlardaki yüksek teknoloji
araştırmalarına yer verilebilir.
d. Bu
omurga üzerinden Başkent Ankara’nın tümüne erişim sağlayacak doğa dostu
bisiklet otobanları, yaya ve yürüyüş güzergahları planlanabilir.
e. Yine
bu omurga üzerinde Ankara’nın yer altına alınarak altyapı sistemine dahil
edilmiş akarsuları yüzeye çıkarılarak ekolojik bir koridor mantığıyla ele
alınabilir.
f. Ankara’da
bulunan diğer yeşil ve açık alanlar da bu omurga ile ilişkilendirilerek,
Başkent Ankara’nın kılcal damarlarına kadar nüfuz eden, Başkenti bir yaya,
bisiklet ve toplu taşım kenti haline getirecek bir sistem tasarlanabilir.
g. Başkent
Ankara’nın çevresinde ve içinde bulunan doğal yaşam bu yeşil kuşak üzerinden
yeşil köprüler ile ilişkilendirilebilir, Başkent Ankara bir yeşil yaşam ağı
haline getirilebilir.
Bu
tür bir yaklaşım, Başkent Ankara’yı üretim, araştırma, sanayi ve yaşam alanları
açısından dünyada örneği az rastlanır bir konuma yükseltecektir. Aksi takdirde
birçok başka fırsatta olduğu gibi bu fırsat da kaçacak, Ankara yaşanmaz bir
bozkır kenti olmaya mahkum edilecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder