Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Şubat 2012 Cumartesi

TAKSİM MEYDANI İÇİN BİR KAMUSAL ALAN REÇETESİ



Tarih boyunca meydanlar, kamusal nitelikleri belirginleştikçe içinde bulundukları kent için anlamlı mekânlar haline geldiler. Soyut bir kamusallıktansa işlevsel, görsel ve anlamsal bir somutlaşmayı fiziksel olarak görünür kılan meydanların, içlerinde yer aldıkları kentlerle birlikte var olarak kentlilerin zihin dünyasının yapısal unsurları haline geldikleri söylenebilir. Bir meydanın kamusal niteliği arttıkça o meydan kentteki çelişki ve çatışmaların görünür hale geldiği, karşılaşmaların meşrulaştığı bir “yer” kimliği kazanır. Bu anlamda kentlerin tarihi kadar meydanların tarihi, bir meydanın tarihsel süreçte hangi aşamalardan geçerek bir kamusal alana dönüştüğü, bu süreçte kent plancılarının, tasarımcıların ve kent yönetimlerinin hangi ölçütleri dikkate aldıkları, bu ölçütlerin meydanların kullanıcıları ile nasıl ilişkilendiği hem o meydan hem de o kent için önemli konu başlıklarına işaret etmektedir.


Yakın zamanda Taksim Meydanı özelinde başlayan ve Beyazıt ve Kadıköy Meydanlarına ilişkin olarak sürdürülen “meydan” tartışmasının kentli, kenti tasarlayan ve kenti yöneten üçlüsü adına anlamlı bir zeminde sürdürülebilmesi içinse kentlerimizdeki meydanların oluşumunun ve tasarlanmasının esas amacının bu alanları kamusal birer alana dönüştürmek olduğunun kabulü, bu kabulün gerçekleştirilmesi için de kent planlama ve tasarım disiplinlerinin biriktirdiklerine başvurmak gerekiyor. Ancak bu şekilde başta Taksim olmak üzere tüm meydanlarımızın kentlerimiz içerisinde anlamlı bir varoluşa erişebilmesi için temel bazı reçeteler üzerinde konuşmaya başlanılabilir. Böylesi bir reçeteyle bir medyanı ele almanın ana başlıkları belki şöyle özetlenebilir (1):



“Zamansal” olarak bir meydan geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ilişki ve sürekliliği fiziksel yapı, işlevsellik, mevsimsel ve gündelik döngüler temelinde ifade edebilmelidir. Altın çağ arayışına ya da bir dönemi öne çıkarmaya uğraşmamalıdır.


“Doğal” olarak bir meydanın peyzajı kendi başına bir değerdir ve akustik, atmosferik, gölgeleme ve yansıtma, görünüm, mikro klima, denetim/mahremiyet ve diğer birçok açılardan tarihsel süreklilikleri olmalıdır.


“Grafik” açıdan bir meydan imaj, şekil, renk ve işaretleriyle kendisine özgü bir ortam dili oluşturmalıdır.


“Mimari” açıdan meydanın fiziksel özelliklerini meydana getiren tüm unsurlar (binalar, yer kaplamaları, anıtlar vb.) meydanın tarihsel işlevini meydana getiren ana kavramsal çatıyla tutarlı olmalıdır.


“Mekânsal” boyutta, meydanı oluşturan kent parçaları, sınırlar, izler, nirengiler ve düğüm noktaları meydanın tarihsel anlamlar dağarcığını zedelemeyecek bir açıklık ve yalınlıkla ifade edilmeli, korunmalıdır.


“Psikolojik” olarak, meydan estetik, eğlence, eğitim, kaçış ve daha birçok deneyimin yaşandığı bir sahne niteliğindedir ve bu sahnede farklı deneyimlerin nasıl bir dengede var olacakları, bu dengenin kentsel algıyı nasıl dönüştüreceği dikkatle ele alınmalıdır.


“Fizyolojik” bakımdan, meydan görme, tatma, dokunma, duyma ve koklama duyularını belirgin anlam atıflarıyla uyaran bir kurguyu sunmalıdır.


 “Evrensel” düşünülünce bir meydan “herkesindir”. Her yaş gurubuna, engellilere, dezavantajlı toplum kesimlerine, tüm etnik ve dini guruplara açık bir niteliğe sahip olmalıdır.


“Sosyal” süreçte bir meydan kentsel bir atmosfere sahiptir. Festival, konser, protesto gibi planlı faaliyetlere, plansız karşılaşmalara, oturma, seyretme, yeme ve aylaklık etme gibi eylemlere mekân olma niteliğini taşımalıdır.


“Kültürel” boyutta bir meydanın “somut olmayan” bir kültürel sürekliliği olduğu söylenebilir. Her meydanın kendine özgü davranış biçimleri, şarkıları, edebiyatı ve deneyimleme yolları bulunur. Meydana müdahale bu yapıya da müdahaledir.


“Yeniden Canlandırma” bir meydanın tarihsel ihtiyacı olabilir. Meydanın farklı boyutlarını bir cerrah hassasiyeti ile ele alarak meydanı daha zengin bir deneyim mekânı, bir kamusal mekan haline getirmek uğraşı önemli bir kentsel faaliyettir.


“Dayanıklı ve Sürdürülebilir” bir meydan anlayışı tasarımın kalbinde yer almalıdır. Meydan karşılık veren ve sorumlu bir yaklaşımla değişen koşullara cevap verebilen, müdahaleler karşısında kendini yenileyebilen ve farklı kuşaklara eşit tepki verebilen bir yer olmalıdır.


Meydan bir “hisler” demetidir. Dünyaca ünlü kamusal mekânlar olarak meydanlar özgün ve çekici bir yer hissi yaratır. Bu his yer, zaman, keşif ve merak duygularını bükerek kentin olağan akışında bir farklılık yaratır.


“Katılımcılık”, hem tasarımda hem sahiplenmede anahtar unsurdur. Tasarım ihtiyaçlarının belirlenmesinde kullanıcının ortak aklının belirlenmesi, tasarım alternatiflerinin oluşturulup katılımcı bir süreçle olgunlaştırılmasında disiplinler arası yaklaşımın benimsenmesi bir meydanı kamusal alana dönüştürme potansiyeline sahip kendi başına yaşamsal bir kentsel faaliyettir.


Kamusal alan olarak meydanların “öykü”leri vardır. Bu öyküler meydanları üzerine inşa edildikleri kavramlarla birlikte anlamlı ve hatırlanır kılarlar. Meydanların düzenlenişi bu öyküleri tekrar ve yeniden anlatma yetisine sahiptir.


Taksim Meydanı başta olmak üzere kentlerimizdeki tüm meydanları her ne bahasına olursa olsun yayalaştırılması gereken tanımsız, bağlamsız boşluklar olarak tasarlamak yönündeki yüzeysel çabaların meydanları kamusal alan olmaktan uzaklaştıran yaklaşımlar olduğu görülmelidir. Uygulanan kentsel politikaların tüm hoyratlığına rağmen kentlerimizin hala öyküleri var. Bazılarında meydanların kamusal alana dönüşme potansiyeli de var. Ancak, bu potansiyelin gerçeğe dönüşmesi ve bir kamusal mekânlar armonisinin kentlerimizde bestelenebilmesi için öncelikle yukarıda sayılan farklı boyutların katılımcı ve disiplinler arası bir tartışmayla olgunlaştırıldığı bir tartışma ortamına ihtiyaç var. Bu tartışma ortamı olmaksızın en yeni ve gelişmiş teknolojiye dayalı malzemeleri kullanarak kentsel yüzeyler yaratmak mümkün görünüyor ama kamusal mekânlar olarak meydanlar oluşturmak zor!


1.      Ric Stephens (2011) http://www.stephensplanning.com/public_open_space.pdf 21/02/2012.



Hiç yorum yok: